Günümüz insanlığının, ekosistemlere yakın zamanda geri alınamayacak derecelere gelecek olan negatif etkileri, her endüstride sürdürülebilir ve çevre dostu atılımların yapılmasını mecbur kılıyor. Sürdürülebilir mimari de bu amaç doğrultusunda, inşaat, dekorasyon, altyapı ve çevre düzenlemesi dahil mimari endüstrisi dahilindeki her türlü işin, ekosistem dengesine zarar vermeyecek şekilde yapılmasını teşvik ediyor.
Sürdürülebilir mimari kapsamında üretim süreçlerinin, lojistiğin, malzemelerin, kurulumların ve atıkların, doğaya mümkün olan en az zararı verecek şekilde yönetilmesi gerekiyor.
Parçaların fabrikalarda üretilip kurulum alanında birleştirildiği, inşası sırasında atık üretmeyen ve çevre dostu malzemelerin kullanıldığı prefabrik yapılar ise sürdürülebilir mimarinin en iyi örnekleri olarak görülüyor. 20 yıllık tecrübesiyle prefabrik yapı sektörünün lideri Villa Yapı olarak, bu yazımızda sürdürülebilir mimari nedir sorusuna cevap veriyoruz.
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu sürdürülebilirliği, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını giderecek kaynakları yok etmeden, bugünün insanlarının ihtiyaçlarını karşılayan bir kalkınma planı olarak tanımlıyor.
Sürdürülebilir mimari de, insanlığın çevre üzerindeki etkisini sınırlamak için tasarlanmış binaları kapsayan genel bir terimdir. Bu yaklaşım, modern binalara çevre dostu bir bakış açısı getiriyor.
Bu terim, inşaat malzemelerinin seçimi de dahil olmak üzere planlama ve yapım sürecinin her yönünü kapsıyor. Isıtma, soğutma, sıhhi tesisat, atık ve havalandırma sistemlerinin tasarımı ve uygulaması, yapının olduğu alanın doğal peyzaja entegrasyonu dahil her süreç, çevrenin iyiliği gözetilerek yönlendiriliyor.
İnşaat sektörünün büyüklüğü ve diğer endüstrilere olan etkisi göz önüne alındığında, bu alanda atılacak sürdürülebilir ve çevre dostu her adımın küresel bir değişime yol açacağı çıkarımı yapılabiliyor.
Sürdürülebilir mimari aynı zamanda yeşil mimari veya çevresel mimari olarak da adlandırılıyor. Mimarları, yapıların ekosisteme ve canlılara en az düzeyde zarar vermesini sağlamak için akıllı tasarımlar üretmeye ve mevcut teknolojileri kullanmaya davet ediyor.
Bu ilkeyle artık mimarlar, yalnızca biçim ve işlev açısından mükemmel tasarımlar ortaya çıkarmaya değil, aynı zamanda çevresel faktörleri hesaba katan entegre çözümler üretme konusuna da dikkat ediyor.
Metropoller sürekli genişlerken, Dünya’nın kendisi için aynı şey söylenemiyor. Büyük şehirlerdeki bu yayılmanın çevre üzerinde çok büyük bir etkisi oluyor. Artan nüfus için yeni yaşam alanları oluşturma süreci, doğal kaynakların büyük bir bölümünü düzenli olarak tüketiyor.
Dünya, modernleşmenin hızına ayak uyduramıyor. Kendini yenilemesi için zamana ve kaynaklara ihtiyacı oluyor. 2017 yılında yayımlanan BM Çevre Küresel Durum Raporu’na göre inşaat sektörü, küresel enerji kaynaklarının %35’inden fazlasını harcıyor. Ayrıca CO2 emisyonlarının yaklaşık %40’ını oluşturuyor.
Şu an bu rakamlar, sürdürülebilirlikle ilgili artan farkındalık nedeniyle düşmüş olsa da, daha alınacak çok yol bulunuyor. Artık, bir yapının formunu ve görünümünü tasarlamak tek bir süreçle bitmiyor.
Altyapı oluşturmak, kullanılacak malzemeleri belirlemek ve kontrollü donanımlar kurmak da yapısal sürecin içerisinde yer alıyor. Sürdürülebilir mimari olarak kabul edilebilmesi için bir binanın formu, işlevi ve çevresindeki habitat ile etkileşimleri arasında hassas bir denge kurulması gerekiyor.
İster yeni ister eski binalarda olsun, sürdürülebilir yapının belirli özellikleri ve beraberinde getirdiği çevresel, ekonomik ve sosyal birçok fayda bulunuyor.
● Genel olarak insanın çevre üzerindeki etkisini azaltmaya odaklanır.
● Güneş panelleri, doğal ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı sayesinde atıkları ve çevreye zararlı enerji tüketimini minimuma indirir.
● Binalar en az tükettikleri kadar enerji üretir.
● Yapılarda yağmur suyu toplama ve o suyu geri dönüştürme gibi su tasarrufu sistemleri bulunur.
● Binalar bulunduğu çevreye entegre olur.
● Daire tasarımlarında bambu, pamuk ve keten gibi yenilenebilir malzemeler kullanılır.
● Beton gibi geleneksel malzemeler, kenevir, kireç ve sudan yapılmış “hempcrete” gibi sürdürülebilir alternatiflerle, tek kullanımlık plastikler ise alglerden yapılmış yenilikçi biyoplastiklerle değiştirilir.
● Kolayca çözünebilen, yeniden kullanılabilen veya geri dönüştürülebilen doğal malzemelerden yapılmış kişiselleştirilebilir modüler alanlar yaratılır.
● Sürdürülebilir yapıya olan talebi karşılamaya yardımcı olan, daha az arazi alanı ve enerji gerektiren küçük evler, mikro apartmanlar ve prefabrik evler inşa edilir.
● Geri dönüştürülmüş nakliye konteynırlarından inşa edilen evler gibi alternatif konut çözümleri tasarlanır.
● Sağlıklı biyofilik ortamlar yaratmaya yardımcı olmak için ağaçlardan oluşturulan canlı duvarlar veya bitkilerle kaplı gökdelenler gibi insanı doğayla birleştiren tasarımlar oluşturulur.
● Doğal kaynaklar korunur ve restorasyonu sağlanır.
● Enerji tüketiminde ve israfta azalma sağlanır.
● Ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik korunur.
● Hava ve su kalitesi iyileştirilir.
● Geleneksel enerji kaynaklarına bağımlılığın azalması uzun vadeli masrafları düşürür.
● Doğayla etkileşime giren insanların üretkenliğinde artış görülür.
● Arazi ve mülk değerleri yükselir.
● Sektörel rekabette avantaj kazanılır.
● Konut sakinlerinin yaşam koşulları, sağlığı ve konforu iyileşir.
● Hava ve su kalitesi artar.
● Yerel altyapı hizmetlerine olan talep en aza indirilir.
Sürdürülebilir mimaride kullanılan uygulamaların ve ilkelerin çoğu, eski inşaat tekniklerinin, günümüz teknolojisiyle üretilmiş modern malzemelerle dönüşüm geçirmesine ve endüstriyel çağla hayata giren seri üretimin yarattığı yıkıma dayanıyor.
Sürdürülebilir mimariye duyulan acil ihtiyaca dair toplumsal bilinç, on yıllardır yürütülen uluslararası çevre hareketleri ve birçok ülkede peş peşe yürürlüğe giren yasalarla şekilleniyor.
Aslında başlarda, endüstriyel çağdaki rekabete ayak uydurmak isteyen ülkeler, inşaat sektörünün büyümesi için doğaya geri alınamayacak zararlar verecek olan yasalar çıkarmıştı. Ancak şu anda dünya bir iklim ve ekosistem krizinde; bu nedenle son 50 yılda çıkarılan çevre yasalarının çoğu geri alınıyor.
Bu konuyla ilgili tasarımcılar, mimarlar, müteahhitler ve tüketicilere oldukça büyük bir iş düşüyor. Ülkeler, gezegenin en yıkıcı endüstrilerden biri olan inşaat sektörünün neden olduğu akıl almaz hasarla mücadeleye yardımcı olmak için sürdürülebilir yapı uygulamalarının benimsenmesini zorunlu hale getiriyor.
Çağdaş bina tasarımları da sürdürülebilir yapı kavramını bünyesine katmaya çalışıyor. İnşaat sektöründe küresel çapta geçerliliği olan çevresel ölçütler, sürdürülebilir yapıların inşası için kılavuzlar içeriyor. Ekosisteme daha fazla hasar vermemeye yönelik atılan bu sert adımlar, proje sahipleri ve mimarlar için karşılamaları zorunlu olan yüksek standartlar yaratıyor.
Ancak bunlar yeterli değil; “çevre dostu”, “sürdürülebilir” veya “yeşil” terimleri, tasarım ve uygulama süreçlerine entegre edilmekten ziyade pazarlama teknikleri için birer etiket olarak kullanılıyor. Bilinç oluşturma ve bilgi vermedeki tüm ilerlemelere rağmen, sürdürülebilir mimari hâlâ standarttan çok bir istisnadır.
Yeniliklere, ilerlemelere ve daha çevre dostu bina tasarımlarına duyulan ihtiyaç konusunda artan halk farkındalığına rağmen, sürdürülebilir mimari hâlâ küresel inşaatın sadece küçük bir bölümünü oluşturuyor.
Prefabrik veya modüler evler ise sürdürülebilir yapının en iyi örneklerini oluşturuyor. Prefabrik yapılar daha verimli üretilebilir ve inşa edilebilir; daha az enerji tüketir ve geleneksel evlerin yapımına göre daha az atık üretir. Ayrıca günümüzün prefabrik konutları şık, özelleştirilebilir ve doğal olarak çevresine uyacak şekilde tasarlanıyor.
Modüller, modern montaj hattı teknikleri kullanılarak üretiliyor. Geliştirilmiş süreç, daha az hata ve daha yüksek verimlilikle sonuçlanıyor.
Son yıllarda prefabrik konutların sürdürülebilir doğası hakkında artan farkındalık, daha çeşitli malzemeler ve tasarım sistemi ve inşaat tekniklerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu, ev sahiplerine daha geniş bir özellik ve seçenek yelpazesi sunarken, inşaatçılara tasarımları iyileştirmek ve maliyetleri düşürmek için daha büyük fırsatlar sunuyor.
Günümüzde çoğu prefabrik ev mimarı, ev sahiplerinin alan ve kalite ihtiyaçlarını karşılayan orijinal evler yaratmak için düzenlenebilen, eklenebilen ve özelleştirilebilen çeşitli modüller veya alanlar tasarlıyor.
Malzemeleri toplu olarak sipariş etmek, ürünlerin kargosunda harcanan enerjiyi azaltıyor. Ve geleneksel şantiyelerde, atık malzemeler normal bir çöp sahasına atılırken, fabrika yapımı binalar çok daha az atık üretiyor çünkü üretim ortamı, atık malzemeleri gelecekteki işler için yeniden kullanılmalarına ve geri dönüştürülmelerine uygun oluyor.
Villa Yapı olarak, doğa dostu ve verimli prefabrik yapılarımızla sürdürülebilir yapıya destek oluyoruz. Bunun gibi bilgilendirici daha fazla içeriği keşfetmek için blogumuzu takip etmeyi unutmayın.